Tallooksmaxxer
Kraken
- Joined
- Oct 27, 2021
- Posts
- 14,760
- Reputation
- 20,854
dış görünüşün her şey olduğu gerçeği başlığından
"bir keresinde metroda çok garip bir olaya tanıklık etmiştim hiç unutamam o ânı.
herkesin işine gücüne gitmek için metrolara, otobüslere, metrobüslere sıkışıp üst üste yolculuk yaptığı klasik bir istanbul sabahında metroda ayakta gidiyordum. derken arkamda biraz hareketlilik ve olması gerekenden daha fazla ses hissettim, kulaklığı çıkarıp arkamı döndüm, gençten bir adam, geçmiş kendinden. bayılmış. üzerinde hakikaten vücuduna tam oturmuş bir takım çekmişti. kalabalığın içinden bir hanımefendi "ben bilmem ne sağlıkçısıyım." diyerekten adamın kafasını kucağına yatırdı ve ayıltmaya çalıştı. kalabalıktan bir adam "ben biliyorum bu çocuğu, falanca yerde devlet görevlisi" dedi ve olaylar gelişti dostlarım.
çok merhametli sağlık çalışanı hanım beyle ilgileniyor, ayılttı demeye varmadan metrodaki genç hanımlar tek tek çantalarındaki suları çıkarıp bayılan adamın içmesini istediler. o suların hepsini alıp kaçmayı düşünen şahsım için bu anlar benim için belge niteliği taşıyordu. izlemeğe devam ettim.
merhametli ve düşünceli kadınlarımız suları verdi pek kıymetli beyfendiye. adam ayılmıştı artık. bir hanım mevzuyu bir üst düzeye taşıma gafletinde bulundu ve çantasındaki sabah kahvaltısı niyetine iş yerinde kahvesiyle yiyeceği sandviçi elleriyle açarak devlet görevlisi takım elbiseli adama yedirmeye kalktı.
yanlış anlaşılmasın. bayılmak insan doğasında olan bir reaksiyondur. benim yanımdaki insan bayılsa ayıltır, bir şeyi olup olmadığını sorar ve yola devam ederim. burada benim ve o gün orada olan bütün erkeklerin tanıklık ettiği olay tam da başlıkla ilgili ve malum konuyu kanıtlar biçimde.
gelelim olayın devamına; ısrarlar neticesinde sandviçten bir ısırık alıp bırakan (o anda "ziyan oldu güzelim sandviçe" diyerek ülkemizde bir günde ne kadar ekmek israf edildiğini hesaplamaktaydım) uzun boylu ve takım elbiseli devlet görevlisi artık gayet normal bir şekilde yerine oturmuş ve etrafındaki insanlara iyi olduğunu, bir şeyinin olmadığını, kendisini rahat bırakmaları gerektiğini hem cümleleriyle hem de gözleriyle anlatıyordu. tam o sırada bir ablamızın ağzından şu sözcükler inci gibi döküldü:
"gideceğiniz durağa kadar ben yanınızda olabilirim, size gideceğiniz yere kadar eşlik edebilirim..."
o gün bayılan memura yardım eden, su veren, domatesli sandviç veren, kendisine eşlik etmeye kalkan herkesin nisa tayfasından olması o gün orada bana tamamen tesadüfi bir vak'a gibi gelmiş ve hiç umursamadan devam etmiştim.
bugün ise ne hikmetse o gün aklıma geldi. bütün olaylar silsilesi film şeridi biçiminde zihnimden geçti. zihnimden geçen en önemli şey ise bayılan memurun uzun boylu, takım elbiseli, yakışıklı ve gayet iyi bir kurumda memur olmasıydı.
bugün düşünüyorum. o gün o memur değil de onun yanında oturan; kısa boylu, kel, gözünün altında ben bulunan, kırmızı ve solmuş bir tişört giymiş, ümraniye'de bir sokakta bakkal esnafı olma niteliği taşıma oranı yüksek olan abi bayılsaydı olaylar nasıl gelişecekti."
herkesin işine gücüne gitmek için metrolara, otobüslere, metrobüslere sıkışıp üst üste yolculuk yaptığı klasik bir istanbul sabahında metroda ayakta gidiyordum. derken arkamda biraz hareketlilik ve olması gerekenden daha fazla ses hissettim, kulaklığı çıkarıp arkamı döndüm, gençten bir adam, geçmiş kendinden. bayılmış. üzerinde hakikaten vücuduna tam oturmuş bir takım çekmişti. kalabalığın içinden bir hanımefendi "ben bilmem ne sağlıkçısıyım." diyerekten adamın kafasını kucağına yatırdı ve ayıltmaya çalıştı. kalabalıktan bir adam "ben biliyorum bu çocuğu, falanca yerde devlet görevlisi" dedi ve olaylar gelişti dostlarım.
çok merhametli sağlık çalışanı hanım beyle ilgileniyor, ayılttı demeye varmadan metrodaki genç hanımlar tek tek çantalarındaki suları çıkarıp bayılan adamın içmesini istediler. o suların hepsini alıp kaçmayı düşünen şahsım için bu anlar benim için belge niteliği taşıyordu. izlemeğe devam ettim.
merhametli ve düşünceli kadınlarımız suları verdi pek kıymetli beyfendiye. adam ayılmıştı artık. bir hanım mevzuyu bir üst düzeye taşıma gafletinde bulundu ve çantasındaki sabah kahvaltısı niyetine iş yerinde kahvesiyle yiyeceği sandviçi elleriyle açarak devlet görevlisi takım elbiseli adama yedirmeye kalktı.
yanlış anlaşılmasın. bayılmak insan doğasında olan bir reaksiyondur. benim yanımdaki insan bayılsa ayıltır, bir şeyi olup olmadığını sorar ve yola devam ederim. burada benim ve o gün orada olan bütün erkeklerin tanıklık ettiği olay tam da başlıkla ilgili ve malum konuyu kanıtlar biçimde.
gelelim olayın devamına; ısrarlar neticesinde sandviçten bir ısırık alıp bırakan (o anda "ziyan oldu güzelim sandviçe" diyerek ülkemizde bir günde ne kadar ekmek israf edildiğini hesaplamaktaydım) uzun boylu ve takım elbiseli devlet görevlisi artık gayet normal bir şekilde yerine oturmuş ve etrafındaki insanlara iyi olduğunu, bir şeyinin olmadığını, kendisini rahat bırakmaları gerektiğini hem cümleleriyle hem de gözleriyle anlatıyordu. tam o sırada bir ablamızın ağzından şu sözcükler inci gibi döküldü:
"gideceğiniz durağa kadar ben yanınızda olabilirim, size gideceğiniz yere kadar eşlik edebilirim..."
o gün bayılan memura yardım eden, su veren, domatesli sandviç veren, kendisine eşlik etmeye kalkan herkesin nisa tayfasından olması o gün orada bana tamamen tesadüfi bir vak'a gibi gelmiş ve hiç umursamadan devam etmiştim.
bugün ise ne hikmetse o gün aklıma geldi. bütün olaylar silsilesi film şeridi biçiminde zihnimden geçti. zihnimden geçen en önemli şey ise bayılan memurun uzun boylu, takım elbiseli, yakışıklı ve gayet iyi bir kurumda memur olmasıydı.
bugün düşünüyorum. o gün o memur değil de onun yanında oturan; kısa boylu, kel, gözünün altında ben bulunan, kırmızı ve solmuş bir tişört giymiş, ümraniye'de bir sokakta bakkal esnafı olma niteliği taşıma oranı yüksek olan abi bayılsaydı olaylar nasıl gelişecekti."